19 Temmuz 2011 Salı

Olmak Ya Da Olmamak

Son bir haftadır kendime zaman ayırmıyorum saçımı taramıyorum, acıktığımda yemek yemiyorum, uyumuyorum…  Şimdi hasta olduğumu ya da kara sevdaya düştüğümü düşünebilirsiniz ama ne hastayım ne de âşık…
İş ve okul hayatıyla geçen yorucu dört yılın ardından adam akıllı bir tatil planı yapmış ki tatilimin ilk günü hayatımın da bir ilki gerçekleşti, bir çınar gibi gördüğüm babaannem önce hastalandı birkaç gün sonrada ebedi âleme göç etti. Yaklaşık olarak iki gün duramadan ağladım inanmakta zorlandım üçüncü gün dua etmeye başladım dördüncü gün anılarımızı hatırlayıp hüzünlendim. Meğer ne kadar zormuş insanın elini tuttuğu sohbet ettiği kanından canından bir parçayı kopartıp ayırması. Ne zormuş yüreğinden kopan parçanın kanaması, ne zormuş bir ölüye ağlamak, sanki yüreğine bir taş koyuyorlar ve o taş içini eziyor. Bu acı ne aptal aşklara ne başarısızlıkta duyulan üzüntüye nede gururun incindiğinde duyduğun acıya benziyor tarifi zor bir acı. Kendimi soğukkanlı bilirdim ben bile birkaç günde ne hale geldim diyorum kendime. Bu acıyı anlatmakta ne aciz kalıyorum. Ölmek gibi bir şey ama ölmüyorsun…
Bu kaybın ardından artık üzülmüyorum çünkü ben onunla yeteri kadar vakit geçirmiştim ama söyleyecek şeylerim yerini bulmamış sözlerim var. Her ölüm erken derlerdi de inanmazdım. Babaannem bana giderken son hayat dersini verdi. Herkes bir gün er ya da geç gider sabretmesini ve katlanmasını bilmek gerekir. Hayatta telaşı içinde insansı zaaflardan kaynaklanan acılar için ağlamak anlamsızdır.
Seni çok özleyeceğim babaanne, şimdilik elveda…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder